DİĞER
“Gelenek icat etme ve kültürel formları koruma noktasında zannedildiği kadar 'muhafazakâr' olmayan bu topluluk nasıl oluyor da sanat ve edebiyatta yüz yıldır aynı temanın etrafında dönüp durabiliyor? İcat ettiğimiz en temel geleneğin şiddet, çürümüşlük, yozlaşma ve linç kültürü (bu bir kültürse?) etrafında toplanması bize ne söylüyor?”
“Proust çok zeki, müthiş engin, gayet keyifli bir yazar. Anlatısının pek eğlendirici olmasına karşın, ne hikmetse hakkında yazılanların çoğu fena halde sıkıcı. Prendergast’ın kitabı ise insanın içini açıyor. Şevkle ve zevkle yazılmış. Lezzetli ve merak tahrik edici bir kitap...”
“Piketty bu kitabında eşitsizliğin değil, eşitliğin tarihini anlatmak istediğini, çünkü nihayetinde çağdaş toplumların kapitalizme rağmen eşitlik yönünde evrildiğine inandığını söylüyor. Kuşkusuz, büyük çatışmalara, mücadelelere sahne olan, zikzaklar çizen bir evrim süreci bu. Şüphesiz, belirli bir iyimserliği öngörmesine rağmen, hiç kimseyi rahat ettirecek, hele rehavete sokacak bir tablo söz konusu değil.”
"Proust’la ilk defa bir iç ses herhangi bir edebi eseri radikal bir mutlaklıkla sarıp sarmalıyor. Anlatıcının iç sesinin bu derece yoğunlaştığını 19. yüzyılda Baudelaire ve Rimbaud gibi şairlerin bazı dizelerinde görebiliyoruz ancak. Proust’ta iç ses öylesine baskın ki, anlatıcının yaşını bile asla kesin olarak öğrenemiyoruz."
"Saklı bir bahçe gibi bu roman dizisi, bir kez dalabilirseniz içine her duyuya hitap edebilecek güzelliklerle dolu: görsel ve işitsel olmakla kalmayıp damağa, buruna ve tabii tensel olana da hitap eden anlatılar bunlar. Aslında bir anlamda son derece eğlendirici olması da cabası."
“Kapağını kapatamadığınız kitaplar hâlâ yanıtlanmamış sorularla sürdürür zihninizdeki yaşamını. Eminim ki, hakkında yazmış yazarların çoğu Proust hakkında bir iki cümleyi eksik bıraktığını, bir iki noktada aslında tam da kesinliği belirleyemediğini düşünmeye devam etmişlerdir. Beckett’ın yıllarca kitabının ikinci baskısına da Fransızcaya çevrilmesine de izin vermeyişini nasıl açıklayabiliriz ki başka?”
"Bir oturuşta okunabilecek kısalıkta bir metin bu. Kayıp Zamanın İzinde’nin Albertine’inden, Marcel ile Albertine’in arasındaki ilişkiden, bu ilişki ile Proust’un hayatı arasındaki paralelliklerden bahsediyor..."
“Yörükoğlu’nun öykü kişileri daha çok kendi hikâyelerini anlatıyorlar, dertlenerek, şikâyet ederek, itiraf ederek... Beri yandan birkaç istisna dışında öykülerin kime anlatıldığı meçhul, ama karşımızda gibiler ya da karşılarında gibiyiz. Meçhul birine, anonim, adsız birilerine, ama belki de biraz benzer dertlerden mustarip birilerine kendilerini anlattıkları hissi bırakıyor öyküler.”
"Dirmit ile Yusuf Umut’un hikâyelerinde, Türkiye sosyolojisinde kendini bulmaya çalışan bir kadın ve bir erkeğin hikâyesiyle yüzleşiriz. Bugün de söz konusu sınıfsal yapılar açısından Türkiye’de çok benzer hayatların yaşandığını bilfiil biliyoruz."
"Hayatı felaketleri, yeisi, tesellileri ve keyfiyle bir arada kavrayan; gündelik hayata dair orijinal tespitleri ve gözlemleri olan; ekmek parası için denizin de, güneşin de, havanın da kahrını çeken, fakat yalnız insanların kahrını çekemeyen Cemil Süleyman, bütün bunları da hınzır benzetmeler, mütebessim eleştiriler ve kıvrak bir Türkçeyle yazan sahici bir yazar..."
K24'te Ekim ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
K24'te Ekim ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık